Makaleler

Dikkat! Gezegenimiz Isınıyor

Dünya’mız  ateşli bir hasta durumunda. Üstelik gittikçe ateşi yükseliyor. Küresel ısınma (global warming) denen şey, yeryüzündeki yaşamı tehdit ediyor. Atmosferimiz ağırlaşıyor, kirleniyor. Buzullar eriyor, denizlerin seviyesi yükseliyor, yağmur ormanları kuruyor ve doğal hayvan ve bitki örtüsü kavruluyor.

Kuraklık, doğayı tehdit ediyor. Denizlerde  asitlik artıyor. Denizlerdeki yaşam tehdit altında. Hava kirliliği, sağlığımızı tehdit ediyor. Sel felaketleri, çok daha tehlikeli boyutlara ulaştı.

Fırtınalar, çok daha sert esmeye, çok daha yıkıcı etkiler yapmaya başladı. Hava kirlenmesi, denizlerdeki petrol kirliliği, denizlerinalt asidikleşmesi, asit yağmurları, ozon tabakasının incelmesi ve delinmesi, endüstriyel atıklar, biyolojik çeşitliliğin kaybı ve buna benzer sorunlar endüstrileşmeyle birlikte gelen çok büyük ve olasılıkla geri döndürülemeyen bir ekolojik bozulmayı yansıtmaktadır. Sorun, tüm ülkeleri, tüm insanları ilgilendirmektedir. Çünkü bunun sorumluluğu yalnız gelişmiş ülkeler değildir. Gelişmemiş ülkeler de eğitimsizlik ve ilkel teknoloji kullanımı gibi bir dizi olguyla küresel ısınmaya katkıda bulunuyor. Küresel ısınma topyekün bir iklim değişikliği olgusudur ve dünyanın her noktasını ilgilendiren bir sorun haline gelmiştir.

İklim değişikliğini hava durumu değişikliği sanmayalım. Hava durumu, çok kısa bir zaman dilimi içinde bir bölgedeki atmosfer değişikliğini anlatır. İklim değişikliği ise uzun yıllar seyreden ortalama koşulların değişmesi demektir. Şimdi işte küresel ölçekte bunu yaşıyoruz. Dünyamızın ortalama sıcaklığı yükseliyor. Buna Sera Gazları (Greenhouse gases) neden oluyor. Bu gazlar, Güneş’ten Dünya’mıza gelip de Dünyamızdan tekrar uzaya dönmek isteyen ısıyı tutuyor ve atmosferin sıcaklığının artmasına yol açıyor. Sera gazları, adeta Dünya’yı bir şemsiye gibi örtüyor, alttaki enerjinin dışarı gitmesini engelliyor.

Sera Gazları, Hangi Gazlardır?

Sera gazları, aslında atmosferin yapısında zaten var olan gazlardır. Ancak küresel ısınma, bu gazların atmosferdeki yüzdelerini (derişimlerini) artırmıştır. Bu gazlar, su buharı (H2O), karbon dioksit (CO2), metan (CH4) ve nitröz oksittir (N2O). Bunlara bir de sanayi üretimiyle atmosfere karışan yapay halokarbonları (kloroflorokarbonlar, perflorokarbonlar gibi) da eklememiz gerekiyor. Ozon tabakasında delik açılmasına yol açan gazlar, bu son saydıklarımızdır. Sera gazları, tıpkı bir sera örtüsü gibi dünyadan kaçıp kurtulmak isteyen enerjiyi kapana kıstırıyor. altSon 250 yıl içinde karbon dioksit derişimi yüzde 37, metan derişimi yüzde 150 ve nitröz oksit derişimi yüzde 18 artmış bulunuyor. Bunlar içinde özellikle karbon dioksit, en etkin (yaklaşık yüzde 70) sera gazıdır. Karbon dioksitin etkisi yalnız sera gazıyla sınırlı değildir. Oluşan karbon dioksitin yaklaşık dörtte birini okyanuslar ve dörtte birini de doğal çevre absorplar. Bu gaz suda çözününce zayıf bir asit olan karbonik asit (H2CO3) oluşur. Bu da başta balıklar, mercanlar olmak üzere denizdeki yaşam için tehdit edici olmaktadır.

“Denizlerin ormanı” diye anılan mercan kayalıkları hızla yok oluyor. Bilim adamları resiflerin dünyanın birçok bölgesinde beyazlaşarak yok olduğunu söylüyor. Tayland ve Endonezya’daki resiflerin küresel ısınma dolaysıyla yüzde 90’ının beyazlaştığını, yüzde 20’sinin yok olduğunu açıkladılar. Maldivler, Karayipler, Malezya, Kamboçya, Sri Lanka ve Doğu Afrika mercan kayalıkları da tehdit altında. Bütün bunlarla doğa bize acilen tedbir almak için haber veriyor.

Sera Gazları ve İnsan Aktiviteleri

Sera gazlarının atmosferdeki bileşiminin artışına insanoğlunun eylemleri sebep oluyor. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

·       ☞ fosil yakıtların (kömür, petrol ve gaz) yakılması

·        ☞ fosil yakıtlarla enerji üretilmesi

·        ☞ bilimsel olmayan tarım (keçi, koyun ve büyük baş hayvanların dışkıları, kullanılan suni yemler ve bazı bitkiler için kullanılan suni gübreler)

·        ☞  ağaçların kesilmesi

·         ☞ yemek ve bitki artıklarının, lağım sularının doğaya atılması

·        ☞ bazı sanayi süreçleri (çimento ve alüminyum üretimi gibi)

Yirminci yüzyılın ortalarından bu yana küresel ısınmanın artış nedeni, yüzde 90 oranında  insan aktiviteleridir.

Son 1000 yılda atmosferdeki gazların yüzdeleri hemen hemen sabit idi. Ancak sera gazlarının yüzdelerindeki dramatik artış, 1750’lerde başlayan Sanayi Devrimi sonucunda başladı. Yani sorun, yaklaşık 260 yıllık bir sorun. 1900 yılından bu yana Dünya’nın sıcaklığı 0.6 ± 0.2°C kadar arttı. Aşağıdaki grafik bu durumu açıkça gösteriyor:

alt

Son yıllarda, Avrupa’da nehir seviyelerinin yüzyılın en yüksek düzeyine çıkmasında, atmosferdeki sera gazlarının artışı neden gösterilmektedir. Örneğin, Tuna Nehri’nin akış hızı, bir başka deyişle debisi, saniyede 16000 m3’e ulaşarak, geçtiği pek çok Avrupa ülkesinde su taşkınları ile çevreyi ciddi şekilde tehdit etmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde, 2005 yılında New Orleans’da 1500 insanın ölümüne neden olan “Katrina” kasırgasının, tufan şeklinde olmasının küresel ısınmadan kaynaklandığı düşünülmektedir.

Aşağıda NASA’nın yaklaşık 25 yıl arayla çektiği iki fotoğrafa iyi bakın. Soldaki resim 1979-1981 yaz sonunda, sağdaki resim ise 2007 yaz mevsiminin sonunda kuzey kutbundaki buzul durumunu gösteriyor. Buzulların nasıl da erimiş olduğunu görüyor musunuz? Dünyamızın nasıl ateşler içinde olduğunu gösteren çok ciddi bir kanıt.

alt

 (Reference: http://www.nasa.gov/topics/earth/sea_ice_nsidc.html)

1970’lerden sonra dünya nüfusunda büyük bir artış oldu. Bu da büyük çevresel sorunlarla bizi yüzleştirdi. Ozon tabakasının delinmesi, zehirli maddelerin yayılması ve Yerkürenin ısınmasına yol açan “sera etkisi” gibi dünya çapında etkileri olan çevre kirlenmesi sorunlarının keşfi, küresel sorunlara küresel tepkilerin doğmasına yol açtı. Sorunlar ülkelerin diğerlerinden yalıtılmış olarak tek başlarına ele alabileceği sorunlar değil. Bunun için uluslarası kurumları daha aktif hale getirmek gerekli.

Birleşmiş Milletler’in 1996 tarihli bilimsel raporunda şöyle deniyor:

“ Eğer iklim değişikliği halk sağlığı açısından olumsuz etkiler yaratırsa, harekete geçmeden önce, her zaman altyaptığımız şekilde deneyim ve gözleme dayalı kesin bulguları arama seçeneğine sahip olmayacağız. Bekle-gör yaklaşımıysa en hafif deyimiyle tedbirsizlik, en kötüsüyse aptallık olacaktır.”

Özel arabanız yerine toplu taşıma araçlarını kullanın. Yaklaşık 50 otomobilin taşıdığı insan sayısını bir otobüs taşıyabilir. Metro ve tren, daha fazlasını alır. Toplu taşıma aracı, her kilometrede özel aracın yaklaşık yarısı kadar yakıt tüketir.

Küresel ısınma, ekosistemimizi mahvediyor. Yani bir bakıma yaşam alanımızı zehirliyor, kurutuyor.

Evet, bilinçli bir yaşam sürmemiz gerekiyor. Buradaki bilinçlilik sözünü hem kişisel hem de ekonomik içerikli kullanıyorum. Her kişinin, her ailenin ve kurumun alabileceği bazı basit tedbirler bile bu büyük problemin çözümüne katkı yapabilir. Bazılarına yukarıda değinmiştim. Bilinci ilgilendiren ikinci boyut, fosil yakıtlardan başka çözüm yollarına geçme sorunudur. Örneğin nükleer enerji. Bu konuda çevreci duyarlılık, bilimin ve bilimsel çözümlerin önüne geçmemesi gerekir. Bunun için yeni enerji kaynakları araştırmalarına büyük önem vermeliyiz. Çünkü global ısınma sorunu, aynı zamanda hangi enerji kaynaklarının kullanılması gerektiğine işaret etmektedir. Enerji kullanım sorunu da sonuç olarak ekonomik bir sorun haline gelmiştir.Enerji problemleri konusunu sitemizden inceleyebilirsiniz.

Birey olarak yapabileceklerimiz vardır. Hepimiz bundan etkileniyoruz. Hepimiz bunu etkiliyoruz.  Sorunun bir parçasıyız, çözümün de bir parçası olabiliriz. Bu bir kültür sorunudur. Çevremize karşı duyarlı olmak, bilinçli olarak yaşamı korumak anlamında bir kültür sorunudur. Bireyler olarak yapacağımız şeyler var. Elektriği az kullanın, ampulünüzü florans ampullerle (compact fluorescent lightbulb) ile değiştirin, musluğu açık bırakmayın. Kötü yakıt kullanmayın. Belediyelerinizi geri dönüşüm yapmaya elverişli çalışmalara zorlayın. Özel arabanızı az kullanın. Toplu taşım araçlarını, özellikle metroyu ve deniz ulaşım araçlarını tercih edin…

Dünya üzerinde 7 milyar insan yaşıyor. Onlardan yalnızca 1 milyonu bile dikkatli davransa bakın neler oluyor:

1 milyon kişi

alt? bir gün arabasını kullanmasa 20,000 ton karbon dioksit (CO2) yayılmasını önlemiş oluruz.

? metal, plastik, cam ve gazete kâğıdının geri dönüşümünü sağlasa yılda 211,000 ton CO2 yayılmasını önlemiş oluruz.

? (ev halkından) her biri dört ampulünü floresan ampülle değiştirse 900,000 ton sera gazı (greenhouse gases) oluşmayacaktır.

?ev halkı, elektrik gücü kullanımını yarıya indirse yılda 150,000 ton CO2 yayılmasını önlemiş oluruz.

Fakat sorun bireysel çabalarla çözülecek kadar küçük değildir. Bilinçli kamuoyu, bu konuda hükümetlerini zorlamalı. Adı üstünde küresel bir sorunla yüz yüzeyiz ve bunun küresel boyutta çözümü üzerinde kafa yormamız gerekiyor. Dünyanın her yerinde tedbir almak, insanları bilgilendirmek, bu soruna dikkat çekmek zorundayız.

Sonuç

altSanayi devrimine kızamayız, çünkü o yaklaşık 12 bin yıl süren tarım devriminin ardından gelen makine devrini açmıştır. Sanayi devrimi, insanların ve hayvanların enerjisinden buhar enerjisine geçişi simgeler aynı zamanda. Kol gücünden makine gücüne geçiştir bu.Sanayi Devrimi olmasaydı, bugünkü teknolojinin doğması mümkün olmazdı. Uçaklar, hızlı trenler, gemiler, besin üretim ve dağıtım fabrikaları, büyük yapı makineleri olmazdı. Elektriksiz bir dünyayı düşünün yeter.

Teknolojiye kızamayız. Elektriği, elektrikli sandalye sanmayalım. Nükleer enerjiyi, atom bombası sanmayalım. “Su insanı boğar; ateş yakar”, bunun önlemini alacak olan biziz. Teknolojiden geldiğini düşündüğümüz sorunları da teknolojiyi daha bilinçi kullanarak ve ayrıca belki de teknoloji kullanarak çözebiliriz. Salt ideolojik kaygılar güden iktidarlar yerine bilim ve teknoloji hakkında bilgi sahibi insanların yönetimde etkin olmalarını sağlayabiliriz.

Küresel ısınmanın önüne geçmek için teknolojiden vazgeçmemiz gerekmiyor, tam tersine teknolojiyi bilinçli kullanmanın yanısıra yeni teknolojiler, daha temiz teknolojiler keşfetmemiz gerekiyor. Sorun, bizi daha bilinçli ve daha yaratıcı davranmaya zorluyor. Bunun biricik çözümü, bilim ve teknoloji ipine daha çok önem vermek, bunun hem yatırımına hem de kültürümüzde daha çok yer bulmasını sağlamaktır.?

                                                                                                                                                                                                       (atomevren.comRK)

Ramazan Karakale